Powered By Blogger

22 Haziran 2015 Pazartesi

IŞKIN SÜRMESİN DİYE KÖKÜNÜ SÖKÜP GİTTİM



IŞKIN SÜRMESİN DİYE KÖKÜNÜ SÖKÜP GİTTİM 

Geçicidir, güvenme varlığa güzelliğe, 
Dostluklar da iğreti; dersimi alıp gittim! 
Aktı suskun feryadım zifiri karanlığa 
Dost bildiğim dergâhtan sessizce çıkıp gittim... 

Söze olan itimat, güvene şer değmeden 
İçimde fırtınalar gönlü büküp eğmeden 
Topladım bulutları, gözlerime yağmadan 
Seller gibi coşmadan usulca akıp gittim... 

Ne melodiler saklı gönül kayıtlarında 
Kalabalık şehrimin yanık beyitlerinde 
Kanayan yüreklerin gizli ağıtlarında! 
Topladım nasibimi yükümü takıp gittim... 
… 
Hissiyat deryasına kulaç vuramıyor-san 
Yere düşen yapraktan fey(İ)z deremiyorsan 
Kendi fotoğrafını onda göremiyorsan...
... 
Umut kandillerini yoluma yakıp gittim! 

Karamsar duyguların pimini çekip gittim! 
Işkın sürmesin diye kökünü söküp gittim... 

29 KASIM 2011 / Metanet Yazıcı
 



21 Haziran 2015 Pazar

DİRENSE DE...




Çayır çimen bir gün döner samana  
Dirense de yenik düşer zamana   
Gücü tükenince gelir imana; 

Çılgın yeller artık sâkin esiyor...  

Metanet Yazıcı 

20 Haziran 2015 Cumartesi

ŞİMDİ UÇMAK VARDI YA



ŞİMDİ UÇMAK VARDI YA

Şimdi uçmak vardı ya ufkun ötelerine...
 
Okları doğrultmayın günün Dante-lerine
 
Hayalimdir uçuşlar geçmişimden yadigâr
 
Vursam kanatlarımı erim ötelerine...
 

Tahayyül ortak nokta, herkesin yolu özel
 
Bu değişmez bir kural, ne ati, ne de ezel
 
Bilinmez ufuklara gönlün çizdiği rota
 
Kimine hedef açar, kimine olur gazel
 

Tarihe damgasını vurur öncü olanlar
 
Mesafe kat ediyor kendine pay alanlar
 
Varmasa da hedefe, o yolda ilerliyor
 
Doğruları derc edip yanlışları salanlar
 

Anlamadan reddetmek reva mı övüncüne
 
Görmezsen hakikati, şerh düşer kıvancına
 
Bahşedildi ezelden o derin muhakeme
 
Her kıssadan bir hisse düşmeli inancına
 
..
Sınırsız ütopyalar zihinlerde yer bulsa
 
Zamandan geleceğe ilham veren iz kalsa
 
Açılsa bir pencere fi-tarihe bakılsa
 
Hayalimde kurduğum hatlar bir-bir çekilse
 
Gelecek; günümüze geçmişten haber salsa
 
İstenilen zamana yolculuk mümkün olsa…
 
(...
)

7 MAYIS 2012 / Metanet Yazıcı

17 Haziran 2015 Çarşamba

ZEMHERİ DÜŞMÜŞ KELİMELERE


ZEMHERİ DÜŞMÜŞ KELİMELERE


Kanat vurdu cânhıraşla
Bir çıkış kapısı, bir yol aradı  
Dört yanı duvar  
Karanlık yağdı, söndü muradı  
Ay'a kement attı  
Olmadı  
Eğdi başını, suskun kaldı... 
*** 
Zemheri düşmüş kelimelere 
Sözler, ağızda buz sarkıtı 
Nefes alacak mecal mı kaldı  
Nedir bu beklenmedik vaziyet 
Neyin habercisidir sarı, turuncu? 
Soluyor birer birer, 
Ne varsa umuttan yana  
Algımda mı var tuhaflık  
Nedir bu değişim! ? 
Çoraklaşmış mümbit topraklar, 
Dağlar tepeler suskun... 
Nerede o canlılık,  
Hani nerde o çiçekler, arılar... 
Nerede, ruhumu saran melodik ahenk? 
Kulağıma düşen seslere; 
Gönül tınılarımdır diyesim geliyor 
Fakat olmuyor olmuyor, tanıdık değil! 
Hoyrat kasırgaların ıslığı-dır  
Pervasızca,  
Destursuz içime dolan!   
İsyan edesi geliyor insanın  
AMMA          
O sadece ulak... 
Neler bıraktı avucuma, sormayın 
Tüm ağırlığı yükledi omzuma 
Öyle bir esti ki; sarstı semayı 
Kara bulutlar çöktü 
Hüzün yağıyor gözlerime;   
Korkarım patlatacak bendimi! 

Hadi ver elini desem, duymazsın 
Karış dalgalara  es köpük köpük; 
Vur kıyılarıma desem aymaz-sın, 

Yollar/hatlar kopuk;  derin bir elem 
Ayrı zamanlarda, aynı âlemde 
Görünmez surlarla  bölünen âlem... 

Hangi yöne essem kederime yol 
Çözümsüz muamma bağlanmış el, kol  
Gökkuşağı hâle, bilinmeze yol... 
*** 
Bir âlem ki sırrı çözülemiyor  
Basılan mühürler,  kazılamıyor... 

05 ŞUBAT 2013 / Metanet Yazıcı


14 Haziran 2015 Pazar

BÖYLE GİTMEZ

 
 

BÖYLE GİTMEZ!

Göz görmez, kulak sağır; taş kesilmiş yürekler!
Dalga-dalga yayılan feryatlar işitilmez...
Yaşanan mezâlimler insanlığın UTANCI! 
Böyle gitmez bu devrân!
Zulüm arşa yükselir; ne Han kalır, ne Hancı..

Bir umursamazlık ki;
Düşmüyor kulaklara,
..........Hunharca katledilen mazlumların çığlığı!
..........Aç susuz ölenlerin taşınmaz ağırlığı
..........Nasıl izah edilir ölmemişse insanlık;
..........Zulümler karşısında dünyanın sağırlığı

Neşredilen kareler sözün bittiği nokta!
Öyle tarifsiz hâl ki; vicdanı olan şokta...
...
Feryat(lar)da anneler; aç biilaç bebeler!
Yayılır dalga, dalga; "KURTARIN!" Çığlıkları! 
Dokunmaz vicdanlara, semâyı yırtan sesler!
Bir vurdumduymazlık ki...

Açlık, zulüm, sefalet! Ödenmedi bedeli
Kuruldu can pazarı... 
Yâ-Rabb nedir bu azâp!?
Nerede durulacak, azgınlaşan bu vahşet!

Zulmü dopinglemekte, gözü dönmüş sırtlanlar! .
Kara bulutlar gibi çöküyor gariplere,
Doyumsuz Akbabalar!

..........Renkten renge bürünür...
..........İnsanlığı kemirir!
..........Sömürerek semirir!
..........Harâmi dev cüceler!
...
Lâfı eğip bükmeden kabul edelim artık,
Suçluyuz her birimiz... 
Görünce ekranlarda üzüntü belirtiriz,
Gönüllere avuntu...
İki damla gözyaşı, vicdanımıza MAKYAJ!!

Dayanamaz bu zulme, gök kubbenin direği
Yıkar Küre-i Arzı mazlumların yüreği!
...
Tez elden sağlanmalı insanlığın barışı;
Kavimleri yıktıran; 'Bana Ne' anlayışı...

Ne Irk, ne Din, ne Mezhep; ölçü CAN! Ölçü İNSAN!
...
Mevlâ'm BAĞIŞLA beni, etmişsem sürçülisan...

30 AĞUSTOS 2012 / Metanet Yazıcı

VİCDAN PRANGALARINI KIRMAYI KURUYORUM











Vicdan Prangalarını Kırmayı Kuruyorum

Gece; gündüze hakim, tutsak bütün ışıklar; 
Karanlık dehlizlerde bir huzme arıyorum...
Öz; Öz’ünü yitirmiş ağlıyor boş beşikler; 
..........Kayıp mutlulukların izini sürüyorum... 


Engeller barikatlar kurulsa yollarıma, 
Çelik’ten kelepçeler vurulsa ellerime; 
En imkânsız çareler sığar hayallerime! 
..........Dünyadan yıldızlara halatlar geriyorum... 


İnsanlık maratonu, kalmaz bu dava yarım; 
Cellâda esir düşüp, bilsem kopacak serim! 
Yok, inancımdan dönüş; kararlarımda varım! 
..........Koza’m-da ilmek-ilmek ZAMANI örüyorum... 


Kundaktaki bebekler doldurmuyor yaşını 
Gözü dönmüş vahşiler vuruyorlar başını 
Tuzu kuru olanlar çatma’sa da kaşını; 
..........Dertleri kederleri canıma karıyorum 


Sırtlanlar akbabalar sömürüde yan/yana! 
Sormazlar kaynağını, yutarlar kana-kana... 
Parçalansak, faydamız dokunmaz giden cana! 
..........Vicdan prangalarını kırmayı, kuruyorum... 


18 OCAK 2014 / Metanet Yazıcı

7 Haziran 2015 Pazar

KALAMAZ BÖYLE YARIM





KALAMAZ BÖYLE YARIM 
Ne zaman,  
Nerede,
Nasıl doğarsın bilemem amma  
Böyle kalmaz! Kalamaz yarım...   
Kim bilir, belki bir sevda çiçeği, 
Kardelen olarak zuhur edersin...  
Hangi çağ,  
Hangi mevsim olur bilinmez amma  
Yarım kalmayacak;   
Dinecek yaşanmamışlıkların hasreti...  
Belki yağmur olup,   
Susamış toprağa can olacaksın; 
Belki çiy damlası, gül yaprağında! 
Belki nehirlerin denizle vuslatı... 
Ya da kim bilir belki Leyl-ü/Nehar, kaderi;
Dinmeyen büyülü hasret ve umut!
Şems'in izdüşümü Fecr-i sadıkta; 
Bir nefeslik teselli, can suyu,
Çiçeklenen bahar-dalı...


Hangi hâl ve surette bilinmez amma


Bir gün mutlaka...

Ya da kim bilir belki yanmak düşecek hissene
Kavrulacak-sın sonsuza dek..
Böylece; 
YÜREĞİNE yaptığın ZULMÜN bedelini; 
Azabın-la ödemenin bahtiyarlığına kanacak-sın belki de, kim-bilir.

Metanet Yazıcı



Metanet Yazıcı


3 Haziran 2015 Çarşamba

HER AKŞAM


HER AKŞAM
Her akşam,
Güneşin battığı yere kilitlenirim, yoksun...
Bir martının gölgesi düşer akşamın kızıllığına;
Öyle bir AH kopar ki, yüreğimden,
Hicrânımın külü savrulur nefesimden...
Pranga vurulmuş kanatlarına,
Çırpınıyor, çığlık çığlığa!
Yaralı belli ki, yüreği
Kırmızı akmış, beyazına...
Sen ki; gönüllerin edası,
Mavi suların ezeli sevdası,
Sana reva mıdır Martım, bu azap...


Bir Kara-yel koptu, esti amansız

Döküldü yapraklar soldu zamansız    
Dev dalgalar yoldu teleklerini
Oysa berraktı gök, hava dumansız...
...
Mıhlanmış boşluğa kanat çaresiz
Uçuşlara yasak konmuş süresiz...
*
Olmuyor dostum olmuyor
Gönül, kaydını silmiyor...
Gecelere ay doğsa da,
Güneşin yeri dolmuyor... 
Metanet Yazıcı


KAÇ KARAT-TİR YALNIZLIK












KAÇ KARAT-TİR YALNIZLIK

Yalnızlıkta Çoğalmak
Bu apayrı bir boyut

Sessizliğin gizemine dal da gör
Mavi nefes solunur seçilmiş yalnızlıkta
Tebessümde can bulur Lâle Sümbül Karanfil
Renklerde Ahenkleşen Keman Sesi ruhunda
Uçuyorsun kanatsız sınırsız Asumanda
Meltem esintileri
Sanki ipek şal gibi dalgalanır boynunda
Halt etmiş mesafeler
Işık huzmesi gibi akar-sın sonsuzluğa
Toplarsın avucuna bütün galaksileri
An'da yaşanır ezel

Senin sığamadığın
Sonsuzluk âlemini alırsın yüreğine
Ya sonra??
Diplerden çıkartılmış inci tanesi gibi
Nevi şahsa münhasır sıralanır sorular
Hâni aylar mevsimler
Bozulur tüm ezberler
İstilaya uğrarsın
Kaçınılmaz yüzleşme
***
Bir soru ki zihnimde
Sığmıyor idrak’ime
Hayâl mi beni aşan, akıl mı kifayetsiz
Tedavülden mi kalktı fizik/kimya formülü
Kayıp gitti elimden dayandığım kuramlar
Eriyip buharlaştı sağlam bastığım zemin

Seçilmiş yalnızlığım Beni çoğalttı amma
Somutu öğüterek soyuta indirgedi

Hangisi ağır basar
Varlıkta tükeniş mi?
Hiçlikte var olmak mı?

Aşıyor boyutunu olamıyorsun emin
İki ayrı kavramın var mı ölçü birimi?

Nasıl hesap edilir kıymeti/ağırlığı
Kaç Karat-tir yalnızlık?
...
El değmemiş Elmas mı?
İşlenmiş Pırlanta mı?
Hangisine teveccüh?

25 MART 2015 /Metanet Yazıcı