Powered By Blogger

21 Aralık 2015 Pazartesi

YAZ USTA BUNU DA YAZ















YAZ USTA BUNU DA YAZ

Fark/ı, fark edilmiyor, eğrilerin düzlerin
Karanlık kol geziyor! Umuda esti ayaz!
Yaprakları feryatta, kırılan filizlerin...

Böyle gitmez bu devran, silinmez harflerle yaz!
Kime kalmış bu Âlem? Yaz Usta, bunu da yaz!

Sorulmaz mı hesabı ışıksız gündüzlerin,
Güneşi esir alan, harami yıldızların;
Tek- tek tutulsun zaptı, yitirilen Özlerin...

Kuruttu sürgünleri, bahara düşen ayaz!
Kime kalmış bu Âlem? Yaz Usta, bunu da yaz!
...
Ya kurak geçer mevsim, ya sel olur taşarsın!
Ya aynı yerde sabit, ya da hızlı koşarsın!
İki yol arasında kararsızlık yaşarsın...

Zifiri-dir hayatlar, görünse de kar beyaz
Kime kalmış bu Âlem? Yaz Usta, bunu da yaz!

Gökteki yıldızların bilinir mi gizleri
Hayat denen muamma oyalıyor bizleri
Hayali zuhur eder, silinse de izleri...

Geçiyor gözlerimden resimler siyah/beyaz
Kime kalmış bu Âlem? Yaz Usta, bunu da yaz!
...
4 HAZİRAN 2012 /Metanet Yazıcı




20 Aralık 2015 Pazar

YILLAR OLDU


















YILLAR OLDU

Yıllar oldu sevdiğim can/candan ayrılalı 
Hasret tüten gözlerim ferini tüketmekte 
Acılarım dinmiyor yürek hâlâ yaralı  
Ahh çekince derinden hicranım deş-ilmekte 

Özledim gülüşünü, o güzel bakışını  
Bazen fırtına gibi esip kükreyişini 
Gönül kabul etmiyor ebedi gidişini;   
Belki dönersin diye hâlâ umut etmekte.  


Metanet Yazıcı

6 Aralık 2015 Pazar

GÜNEŞ YAKIŞTI SANA
















GÜNEŞ YAKIŞTI SANA

Ey Asil Varlık! Bitimsiz Hayat Kaynağı,
Sevginin, sadakatin, rahmetin resmi,
Bilmem ki; hangi isimle seslenmeliyim? 

Erişmek mümkün değil mi? Sana
Yok mu? Nasibimizde hasbıhâl…

Ulaşsaydı sesim,
Mümkün olsaydı konuşmak;
Henüz söylenmemiş sözler söylerdim...

Hayır- hayır anlatamazdım seni;
Acze düşerdi sözlerim, azametinde...

Nasıl anlatabilirdim ışığını, sıcağını, rahmetini;
Hangi sözler anlatır, âlemlere CAN oluşun?
Kifâyetsiz kalmaz mıydı tüm sözler?

Ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa
Kâfi gelir miydi hicranını anlatmaya? 

Kaynar/iken bağrında Cehennem volkanları
Sarıp sarmalıyorsun bitimsiz tâkatinle
O dev patlamalarla püskürtürken lâvları
Daim gülümsüyorsun tükenmez şefkatinle...

Tevdi edildi sana böyle ağır vazife,
Yanmak düştü payına;
Yanmak! Yanmak ve YANMAK!
YAŞATMAK için YANMAK!
Yanarken hayat sunmak, ışığında dirilmek...
Eksilmeden bir milim; yanmak ve dâim yanmak...

Bu nasıl fedakârlık, nasıl bir yüceliktir?
Kesintisiz kaynar da cehennem volkanları;

Şikâyet kelimesi bulunmaz lügatinde
Yanmayı ölçü alır Yâre Sadakatinde
Okunurken acılar sessiz belâgatinde
Sarar küre-i Arzı, sınırsız şefkatinde...

Üç Muhteşem Kelime, Üçü Aynı Karede:

TOPRAK GÜNEŞ ve ANNE

Adın Güneş olsun mu? Sana Yakıştı ANNE
...
Güneşi sende gördüm, sen bir güneşsin ANNE
Ben; ışığı-sıcağı sende tanıdım ANNE
Yüreğinin közünde gülleri derdim ANNE
Karşılıksız sevmeyi, yangınlarda gülmeyi;
Toprak gibi vermeyi ben sende gördüm ANNE

Adın, Güneş olsun mu?
Sana yakıştı ANNE

12.12.2011 /Metanet Yazıcı