Powered By Blogger

5 Temmuz 2015 Pazar

KİMYAMIZ MI BOZULMUŞ












KİMYAMIZ MI BOZULMUŞ 

Hiçbir şey gözlerime artık aşına değil!
Ruh bedene, beden ruha tepkili;
Kimyamız mı bozulmuş, gölgeler bölük/pörçük...

İki kaş arasında açılır mesafeler
Tanıdık gelmez size
Kandan/candan olanlar
Nedir bu uyumsuzluk?
Biz mi hayattan koptuk,
Hayat mı bizden kopuk?

Düğümlenir boğazın;
Oturur yumruk gibi, iki ağır kelime:
YALNIZLIK ve YABANCI…
Suskunluk girdabında, cebelleşir duygular;
Zaman mı bizden önde, biz mi zamandan geri?
Ne kaide, ne kural
Ne gönüllere cemre…

Çorak mümbit topraklar
Artık mevsimler kurak…

Anlarsın sen de bir gün!

Kalp mahzun, gönül talan..
Dön de bir bak ardına nedir elinde kalan?


Sonbahar ağaçları haykırır nihayeti;
Yaprak değil, tenindir dalda sararıp solan...

Ne çekilmez azaptır,
Çöllerde pusulasız…
Sarar hicran lâvları,
Ruhun yağmura mecnun…
Dinmez gözünde hasret;
Kavurur muhtaçlığı,
Düşürür yollara, deli/divane...
Koşarsın! Koşarsın erişemezsin!
Öylesine sahici ki, gördüğün;
Nereden bilirsin? Uzayıp giden nehirler, serap!
Haykırır-sın dehşetle: "Ben de mi? SERAP?!
Öyle bir sarsar ki seni, hakikat;
Ufalanır-sın...
Erir zerrelerin, sınırsız boşluğun cenderesinde…
Bir kavislik şahap ömür denen tek nefeslik rüya…

Kalmaz “sen”den eser, silinir iz’in!
Çözülür şifresi bilinmezin!
Hiçliğinde erişirsin manâya.

Derin karanlıklarda patlayan ışık...

Çiy taneciğinde, kâinat…
Hiçlikte varlık
En Hakikat!
Tek Hakikat...

31 TEMMUZ 2013 / Metanet Yazıcı


Hiç yorum yok: