YAĞMADIĞIN DAĞDA İZİN KALIR MI
Bütün kapılar kapalı sende;
Hazan'ın, Baharın, Yazın kalır mı?
Rahmet muslukları tıpalı sende;
Yeşermiş vâdiler, düz’ün kalır mı?
Bulut durur; damla olup doğmazsın!
Susuz Topraklara akıp yağmaz-sın!
İçe dolar, yere göğe sığmazsın!
Yağmadığın dağda iz’in kalır mı?
Güneşi beledin, derin uykuda...
Yok, cemrenin izi havada, suda.
Küllenmez-se ateş durmaz pusuda;
Kalbi ısıtacak közün kalır mı?
Alır seni yutar derin ufuklar
Yeni Güneş Bekler; O Dost Şafaklar
Sunmaz-san ışığın, küser âfaklar...
Meram arz edecek sazın kalır mı?
Nağmeler inliyor gönül telinde
Suskunluk kaderin, berât elinde
Vurulmuş dururken kilit, dilinde;
Tellere dökecek sözün kalır mı?
Bülbül, gül dalında ahuzâr eder!
Maşuku, canından gülizar eder!
Gülşen’i; bülbüle, gül mezâr eder...
Doğmadığın kalpte özün kalır mı?
Kabulümdür dersin, etmezsin sual
Kula değil, Hakk’a yazdın arzuhâl
Olmasaydı sende bu kuvvet, bu hâl;
Zamana direnen hızın kalır mı?
***
Sağlamdır temeli kapılmaz sele,
Yazılsa fermanlar, yüklense yele,
Kader, mutluluklar sunsa rastgele;
İçin kan/ağlarken, hazzın kalır mı...
Metanet Yazıcı